Bir zamanlar yemyeşil bir köy varmış. Bu köyde yaşlı bir karı koca yaşarmış ve çocukları yokmuş. Bir gün yaşlı kadın, kocasına çok sıkıldığından bahsederken, yemek yapmaya karar vermiş. Kocasına da sürpriz yapmak istediği için doğruca mutfağa girip güzel bir kurabiye hazırlamış. Bu kurabiye oldukça büyük ve çocuk şeklindeymiş. Üzümden gözleri, pembe şekerden şapkası varmış.
Yaşlı kadın kurabiyeyi tepsiye koymuş, sonra da fırında pişirmiş.
Yaşlı adam mis gibi kurabiye kokusunu duyunca doğru mutfağa koşmuş. O sırada kadın fırının kapağını açmış.
Bir de ne görsünler? Kurabiye çocuk canlanıp ayağa kalkmaz mı?
Yaşlı adamla yaşlı kadın durmadan `Dur` diye bağırıyorlarmış. Ama kurabiye çocuk koşuyor, çimenlerin üstünde zıplıyormuş. Bir yandan da şarkı söylüyormuş. "Ben kurabiye çocuğum. Koşar, oynar, zıplarım. Lay, lay, lay." Yaşlı karı koca bağıra dursunlar, kurabiye çocuk hiç durmadan saatlerce koşmuş. At ve inek de, ihtiyar adam ve ihtiyar kadına katılarak Zencefilli Kurabiye Adamı yakalamaya çalışmış.
Zencefilli adam onu yakalamaya çalışanları görünce çok eğlenmiş.Onu takip edenlere bakarken yüzünde büyük bir gülümseme varmış, biraz ileride büyük bir domuz yavruları ile beraber yürürken zencefilli adamı görmüş ve yavruları için iyi bir yiyecek olduğunu düşünmüş ve Zencefilli Adamı kovalayanlara katılmış, ileride karşılaştığı tavuk da takibe katılmış ancak Zencefilli Adam hepsinden kaçmayı başarmış.
Dinlenmek için yer ararken bir nehirin kenarına ulaşmış ancak suya düşerse çok ıslanacağını biliyormuş. Nehir kenarında tilki ile karşılaşmış. Tilki, Zencefilli Adama onu karşıya geçirebileceğini söylemiş. Zencefilli adam önce bu duruma şüphe ile yaklaşmış ama sonunda kabul etmiş. Tilki kurnazmış, önce Zencefilli Adama sırtına binebileceğini söylemiş, daha sonra ensesine doğru kayarsa daha rahat edeceğini söylemiş. Biraz süre geçtikten sonra ensesinin ağrıdığını ve burnuna oturabileceğini söylemiş.
Zencefilli Adam kendini çok akıllı sanıyormuş ve tilkinin ona söylediği şeyi yapmış. İstediği fırsatı elde eden tilki, Zencefilli Adam burnuna oturur oturmaz onu havaya atmış ve düşerken ağzını açıp onu yakalamış. Bu masal da burada bitmiş...