Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde karpuz saman içinde. Uzak diyarlarda çocuk sahibi ikiye bir kadın ve erkek yaşarmış. Tanrıya çocukları olması için çok yalvarmışlardır. Bir gün kadın hamile kalır, kız çocukları olacaktır.
Günlerden bir gün kadın pencereden dışarıya bakarken komşusunun evinin bahçesindeki meyveleri çiçekleri görmüş. O sırada orada duran marula gözü takılmış. Öyle güzel gözüküyormuş ki canı çok çekmiş. Kadın ondan başka bir şey düşünemez olmuş, kocası gidip almak istemiş ama ayıp olacağını düşünmüş. Kadın artık marul yüzünden hastalanır. Kocası marulu gidip alırken yakalanır. Durumu izah etmeye çalışır ancak komşuları cadıdır. Marulu neden aldığını sorar bunun üzerine adam karım hamile bu marulları aşerdi der.
Cadı “O zaman sizinle bir anlaşma yapacağız, doğacak olan kızınızı bana vereceksiniz o şartla veririm.”
Adam zorda kaldığından kabul eder ve marulları karısına götürür. Gün gelir kadın doğurur cadı kızı alarak kayıplara karışır. Cadı Rapunzel’e çok iyi bakmış büyüdüğünde uzun saçları olan güzeller güzeli bir kız olmuştur. Onu ormanın derinliklerinde yüksek bir kuleye hapseder. Merdivenleri olmayan sadece tepede camı olan kuledir. Cadı Rapunzel’in yanına geldiği zaman saçlarını aşağıya sarkıtmasını istermiş, ona tutunarak yanına çıkarmış.
Günlerden bir gün prens Rapunzel’in şarkı söylediğini duymuş. Çok hoşuna gitmiş ve onu bulmuş. Rapunzel’de onu görünce aşık olmuşlar. Görüşmeye devam etmişler bir gün cadı Rapunzel ile prensi yakalar. Bunun üzerine Rapunzel’in saçlarını keser. Prens camdan aşağıya ineyim derken çalılıkların üzerine düşer ve gözleri kör olur.
Rapunzel artık ıssız çöllerde kuleye hapsedilmiş. Bir gün prens kör haliyle yaşamına devam ederken birinin şarkı söylediğini duymuş ve o sese doğru gitmiş. Birden bire Rapunzel olduğunu anlamış. Rapunzel onu öyle görünce üzüntüden gözyaşlarını dökmüş. Gözlerine damlayan gözyaşı mucizevi şekilde prensin gözlerini iyileştirerek tekrar görmesini sağlamıştır.