Bir zamanlar üç kızı ile birlikte yaşayan bir tüccar varmış. Tüccar pazara gitmeden önce kızlarına, "dönüşte size ne hediye getireyim?" diye sormuş. İki kardeşin neşeleri hemen yerine gelmiş. “Elbiseler ve mücevherler!” isteriz demişler. Ama üçüncüsü, yani adı Güzel olan “Bir gül bana yeter” demiş. Tüccar pazarda işini ve alışverişini bitirdikten sonra "geç oldu gülü de yolda koparırım" demiş. Dönüş yolunda tüccar fırtınaya yakalanmış ve birden ormanda çok güzel bir kale ile karşılaşmış.
Bana burada yardım ederler demiş ama evde kimse yokmuş. Masanın üstünde çok güzel yemekler varmış seslenmiş seslenmiş ama kimseler gelmemiş dayanamayıp yemekleri yemiş. Daha sonra yukarı çıkmış ve bir odaya girip uyumuş. Sabah olduğunda bana böyle iyi davranan ev sahibi iyi yürekli biri olmalı demiş. Eve gitmek üzere dışarı çıkınca bahçede çok güzel güller görmüş ve kızı Güzel'in isteğini yerine getireyim demiş. Bahçeden tam bir gül koparmış ki karşıdan aslana benzeyen çirkin bir adam gelmiş.
Çirkin, adama senin karnını doyurdum, sana yardım ettim, yeni elbiseler verdim, bana böyle mi teşekkür ediyorsun demiş. Seni öldüreceğim demiş adama. Ama adam gülü kızı için kopardığını söylemiş. Çirkin, adama seni bir şartla affederim, kızlarından biri benimle burada yaşarsa canını bağışlarım demiş. Babada çaresizce kabul etmiş ve atına atlayıp eve doru yola koyulmuş.
Eve vardığında olanları kızlarına anlatmış ama iki kızda bunu kabul etmemiş. Güzel ben giderim baba demiş ve diğer ki kız da babalarının başına gelen olayın güzel yüzünden olduğu için onu gitmesini daha uygun bulmuşlar.
Baba ve güzel yolla çıkmışlar. Şatoya vardıklarında masada güzel yemekler varmış. Masaya oturup yemeye başlamışlar. O sırada çirkin gelmiş ve kız çok korkmuş. Çirkin, baban yarın sabah buradan gidecek ve bir daha hiç gelmeyecek demiş. Güzel bu duruma çok üzülmüş ve ağlamış. Güzel bahçeye çıkmış, daha sonra evi gezmiş. Odanın birisinin kapısında güzel güller varmış, içeriye girmiş, odada kitaplar, müzik aletleri varmış. Çok hoşuna gitmiş. Ancak keşke babamı görebilseydim demiş ve karşıda duran aynada babasını görmüş, çok mutlu olmuş.
Canavar "beni çok mu çirkin buluyorsun?" demiş Güzel'e. Güzel de evet anlamında başını sallamış. Canavar Güzel'e "benimle evlenir misin?" demiş. Güzel de durmuş durmuş ve "tabii ki hayır" demiş. Canavar başını öne eğerek geri dönmüş ve gitmiş. Güzel canavar için "keşke bu kadar çirkin olmasaydı" demiş. Güzel zamanla canavara alışmış ve onu sevmeye başlamış. Bir gün aynadan babasının hastalandığını yatakta yattığını görmüş. Canavara babasını görmek istediğini söylemiş sadece bir hafta kalacağım demiş. Canavar da ona yüzük vermiş. "Bu yüzüğü yatağının yanındaki komidine koyarsın burada benim yanımda olursun" demiş. Eğer bir hafta sonra gelmezsen üzüntümden ölürüm demiş.
Güzel babasının yanına gitmiş ve babası onu görünce kendini daha iyi hissetmiş. Evlenen iki kız kardeşi babasının yanına geldiklerinde güzeli evde görünce çok moralleri bozulmuş. Güzel’e bir oyun oynamaya karar vermişler. Eğer güzelin bir hafta daha evde kalmasını sağlarsalar canavar gelir ve güzeli öldürür diye plan yapmışlar. Güzelin yanına gelip onu çok özlediklerini söylemişler. Güzelde onların ağlamaklı hallerine inanmış ve bir hafta daha kalmaya karar vermiş. Bir gün rüyasında canavarın bahçede yattığını öldüğünü görmüş. Uyandığında ben ne kadar bencil ve acımasız biriyim demiş ve yüzüğü parmağından çıkarıp yanındaki komodine koymuş. Ve sabah uyandığında canavarın evindeki odasında uyanmış. Evde canavarı beklemiş beklemiş gelmemiş, bahçeye çıktığında aynen rüyasında ki gibi canavar yerde yatarken görmüş. Kalbi hala atıyormuş ben seni seviyorum seninle evlenecektim demiş. O sırada canavar gözlerini açmış, gelmezsin diye aç kalarak kendimi ölüme hazırladım demiş. Birden canavar yakışıklı bir prens oluvermiş.
Prens, Güzele her şeyi anlatmış. Kötü kalpli bir cadı beni çirkin bir canavar haline dönüştürdü demiş. Eğer sen beni sevdiğini söylemeseydin hep çirkin bir canavar olarak kalacaktım demiş. Güzel de gerçek aşkı bulduğu için çok mutluymuş. Bu durumu kardeşleri çok kıskanmış, babası çok mutlu olmuş. Prens ve Güzel evlenip çok mutlu bir hayat sürmüşler. Böylece mutlu bir şekilde hayatlarına devam etmişler.