Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, haramilerin hüküm sürdüğü zamanlarda Alaaddin adında bir delikanlı varmış. Alaaddin çok çalışkan ve yardımsever bir delikanlıymış. Günlerden bir gün yardımda bulunduğu yaşlı bir adam ondan bir mağarada kapalı kalmış olan eski bir lambayı ona getirmesini istemiş. Alaaddin yaşlı adamın isteğini yerine getirmek için yola çıkmış. Mağarayı bulmuş ama mağara çok ürkütücüymüş. Alaaddin korkarak mağaradan içeri girmiş. Lambayı bulmuş. Lambayı temizlerken lamba birden yere düşmüş ve içerisinden bir cin çıkmış. " Dile benden ne dilersen"
Alaaddin şaşkınlıkla: " Sende kimsin?
" Ben bu lambanın ciniyim" demiş.
Aslında Alaaddin'i mağaraya gönderen adam bir büyücüymüş. Lambayı zorla almaya çalıştığında Alaaddin adamın niyetinin kötü olduğunu anlamış ve cine:
" Bu kötü kalpli adamı çok uzaklara gönder, bize bir daha zarar vermeye çalışmasın" demiş. Cin bu isteği yerine getirmiş ve Alaaddin büyücüden kurtulmuş. Lambada Alaaddin'e kalmış. Alaaddin günler önce pazarda iki kişinin taşıdığı tahtırevanın içinde güzeller güzeli Prenses' i görmüş ve ona aşık olmuş. Sultan'ın kızı olan güzeller güzeli Prenses' in adı Yaseminmiş. Alaaddin Prenses Yasemin ile evlenmeye karar vermiş.
Hayalindeki prensese kavuşmak için cinin ona yardım edeceğini düşünmüş. Prenses Yasemin Sultan'ın biricik kızıymış. Sarayında mutlulukla yaşıyormuş. Alaaddin mağarada bulduğu lamba sayesinde çok zengin olmuş. Prenses'e bir sürü hediyeler göndermiş. Sultan gelen hediyelere şaşırıp hayretler içersinde kalmış. Fakat kötü kalpli vezir'in de Prenses'de gözü varmış. O da Prenses ile evlenmek istiyormuş. Vezir Alaaddin' den daha çok pahalı hediyeler istemesi için Sultan'ı razı etmiş. Sultan'ın daha çok hediyeler isteyip Alaaddin' in bu hediyeleri gönderememesini ve kendisinin Prenses Yasemin ile evleneceğini düşünüyormuş.
Paraya düşkün olan Sultan daha çok hediyeler istemiş ama vezir 'in düşündüğü gibi olmamış, Alaaddin her defasında Sultan'ın isteklerini fazlasıyla yerine getirmiş. İstediği bütün hediyeleri göndermiş. Prenses Yasemin heyecanla Alaaddin'i bekliyormuş oda Alaaddin'e aşıkmış. Alaaddin cin'in ona vermiş olduğu uçan halı ile Yasemin' in balkonuna geceleri gelip Yasemin ile buluşuyormuş. O kadar çok hediye göndermişi artık vezirde pes etmiş.
Lambanın sırrını bir tek Alaaddin'in annesi biliyormuş. Günlerden bir gün sarayın penceresinin altında bir adam belirmiş.
" Eski lambalar alıyorum." diye bağırmış. Aslında bu adam lambayı ele geçirmek isteyen Alaaddin' e kaptıran büyücüymüş. Lambanın sihirini bilmeyen Yasemin onu verip yeni bir lamba alırsa Alaaddin' in çok sevineceğini düşünmüş ve lambayı adama vermiş. Lambayı ile geçiren büyücü cinden içinde prenses ile birlikte sarayı başka bir yere taşımasını istemiş. Cin bu isteği yerine getirmiş. Olanlar karşısında Alaaddin ve Sultan çok şaşkınmış. Bu durumun sihirden kaynaklandığını Alaaddin biliyormuş.
Birden Alaaddin'in aklına cin 'in ona çok zor zamanlarında yardımcı olması için verdiği yüzük aklına gelmiş. Yüzüğü parmağına takıp ovuşturduğunda cinin yine geldiğini gören Alaaddin cine:
" Beni prensesin yanına götür" diye istekte bulunmuş. Cin Alaaddin'in isteğini yerine getirmiş. Alaaddin Prenses' in bulunduğu yere geldiğinde saklanıp Prenses Yaseminin gizlice yanına giderek ona olanları anlatmış. Prenses Yasemin'e bir parça toz vererek bunu büyücüye fark ettirmeden içirmesini söylemiş. Prenses Yasemin Alaaddin'in ona söylediğini yaparak bu tozu büyücüye içirmiş. Büyücü derin bir uykuya dalmış. Alaaddin lambayı arıyor fakat bulamıyormuş. Nihayet lambanın büyücünün yaslandığı yastığın altında olduğunu görmüş ve lambayı almış.
Lambayı ovuşturmuş ve cine:
" Bizi sonsuza kadar bu kötü kalpli büyücüden kurtar." demiş. Cin bu isteği yerine getirmiş ve büyücüyü göndermiş. Alaaddin tekrar lambayı ovuşturmuş ve Cine:
" Bizi ve sarayımızı hemen ülkemize götür." diye emir etmiş. Bunu duyan cin parmağının bir hareketiyle bu isteği hemen yerine getirmiş. O günden sonra hep birlikte mutlu bir hayat yaşamışlar.